Hakiler der ki, garipler uyanınca,
gece, bütün ahalisiyle, ayı, diğer peykleri, seyyareler ve yıldızlarıyla etrafa
hâkim olurmuş. Nedendir bilmem benimde
içimdeki deniz hep geceleri kaynamaya başlar. Bahtımın yüzüme güldüğü ilahi
vakitlerdir yeryuvarlağının karanlığa gömüldüğü bu saatler... Hem düşünmek,
düşünürken iç sesimize kulak verebilmek için geceyi beklemek gerekir. Ne demişler gün unutur, gece anımsar… Gün
yanılsa gece yanılmaz… Velhasıl gece güvencedir, zira yaşadığımız her şeyi
sakladığımız derin karanlıktır bu saatler. Bir de hiçbir şeyi silmediği yetmez
gibi görmediğimizi de anlatır. Oysa insanoğlu görmezden gelmeyi pek sever. Yine
de kaçamaz geceden, onu görmezden gelemez, dinler geceyi yeryuvarlağına gün hâkim
olana dek… Bu yüzden bende bu saatler de yazar içimden bırakırım düşlerimin bir
kısmını geceye… Hem ne malum, belki düşlerim döner dolaşır senin düşlerine
dolanır. Düşlerimi taşıyan ahşap, köhne,
yelkenli tekne, rüzgâra güvenerek yol alırken gecede, başkalarının hikâyelerine de ortak olurum
belki… Yağmur ormanlarının ortasında yaşar, sırtındaki ateş rengi tüyleriyle
oradan oraya uçan, güzel sesli kuşlarla dostluk kurarım. Ormandaki ruhların
intikamına ortak olurum. Evet, yeryuvarlağı karanlığa gömüldüğünde düşlerimi de
alır yola çıkarım. Göğü gölgeleyerek göç eden turnaların peşine takılırım. Sonra oturur tepede bir kayanın üzerine kuşbakışı düşünürüm yaşadıklarımı… Gece gündüzün mutlak yansımasıdır… Kimse kendi
karanlığından kaçamaz… Ve kimse kendi gölgesinden, öteki kendinden, belki de
asıl kendinden soyutlanamaz. Çünkü
kuytularda gizlidir benlik. O tepeye
çıkmak, yağmur ormanlarında bir gece geçirmek gerekir. Sağlam ruh ancak gecenin
gölgesinde uyur. Uyur deriz ya, aslında
bir uyanıklık halidir bilincin dışında yaşadığımız… Gece başka bir dünyaya uyanırız. Özel bir
ışığı vardır bu saatlerin… Düşlerimizi, varlığımızı, benliğimizi insanlardan
saklarız. Bazıları elimizden almaya çalışır bu saatleri. Çünkü onların geceleri
yoktur. Düşünemezler... Düşünemedikleri için sadece gece değil gündüz
de yaşayamazlar… Gecesi olmayanın gündüzü yoktur. Kaçar dururlar gölgelerinden. Saklanamaz… Saklanamayınca da maskeler yontar, onu bir
güzel boyar, korkularıyla aşk yaparlar…
Oysa önce kaos vardır sonra Güneş. Ve geçmiş… Gece geçmişe giden yolun
ta kendisidir. Gece silmez, hatırlatır… Zaten unutmak uyanamamaktır... Çünkü gece olmazsa gün doğmaz… Karanlık yoksa aydınlık da yoktur… Velhasıl ne
mutlu karanlığı olanlara… Ne mutlu cesaretini toplayıp bu yolculuğa çıkanlara... Hepimize İyi geceler…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder