“Hayatta bazı şeyler var ki kesinlikle tesadüf değil.”Birkaç dakika önce “daha sonra izlerim” diyerek
rafa kaldırdığım Kathryn Schulz’un
pişmanlık üzerine kurulu Ted konuşmasını izleme fırsatı buldum. Bundan birkaç
hafta önce de yine aynı konu üzerine biriyle kısa bir tartışmamız olmuştu.
Konuşmayı izlerken nöronlarım hemen bu iki olayı birleştirmek üzere harekete
geçti. Nöronlardan biri fazla gürültücü olacak ki beni bir didişmeyi de kendi
benliğimle yapmak durumunda bıraktı. Ama ona geçmeden önce, aramızda oldukça
fazla sayıda var olduğunu bildiğim ve zaman zaman karşılaşmak zorunda olduğum kişilere
istinaden size şu soruyu sormak istiyorum. Neden bir tırtılın içinde var olan
kelebek olma potansiyelinin üstünü örterek insanlara sürekli alıcı gözüyle
bakıyorsunuz? Hayır, soruyorum; ama
iyilik timsali olduğumdan ya da her zaman bardağın dolu tarafını görmeye
çalışan ama boş tarafı olduğunu unutan bir optimist olduğumdan değil gerçekten
merak ettiğim için soruyorum. Çünkü nerede bu komplekste kişiler görsem genelde
çıplaklıklarını başkalarının yokluk ya da eksikliklerini didik didik ederek ya
da bunlarla alay ederek örtmeye çalıştıklarını görüyorum. Hayatta bir sürü hata
yapıyoruz, bazı pişmanlıklarımız oluyor ve bunun duygusal sonuçları bizi
hayatın bir adım gerisine atabiliyor. Söyler misiniz aranızda kaç kişi “ben hiç
pişman olmadım.” diyebilir? Biriyle konuşurken bu çoğunlukla hissedilir. Mesela
kendi pişmanlığımdan yola çıkarak demek istediğimi somutlaştıracak olursam kiloyu
takıntı haline getirdiğim zamanlar da kendimi eve kapatmıştım. Hatta buradan
uzaklaşma ihtiyacı duydum ve kimseyle iletişim halinde olamayacağım bir yerde
yaşamaya başladım. Bunu kafama öyle takıyordum ki sırf kilolu olduğum için
insanların bana baktıklarında gördüklerinin sadece kilolu bir kız olduğunu düşünüyordum.
Nitekim öyleydi de. Altında yatan sebeple savaşmaktansa sorunu büyütmeyi tercih
ederek sürekli yemek yemeye başlamıştım. Ve tabi ki bu yüzden bir sürü saçma
karar almıştım. Bunu yapmama sebep olan sadece kendi güven eksikliğim değildi
bazı hasarlı beyinlerin ötelediği insanlar grubuna dâhil olmamdı. Bütün gece
uyumuyordum. Bundan kurtulmak istiyordum ama bunu çözecek olan tek kişi bendim.
Kapanmamın, ağlamamın hiçbir getirisi yoktu. Şimdi dönüp baktığımda bu
işkencenin bana kazandırdıklarını görüyorum sadece. O zamanlar yaşadığım bu
negatif tanımlanabilecek olay şu an yaşadığım pozitif görüşle bir araya gelerek
bana yeni bir yaşam enerjisi veriyor. İnsanlarla konuşurken, onlara bakarken
kusurlarına tapıyorum. Kusursuz olmaya çalışanı, kusurlarına göre insanları
sınıflandıranları işte bu yüzden sorguluyorum. Çünkü eminim ki onlarda
hayatlarının bir döneminde pişmanlık yaşadılar ve bu pişmanlık yüzünden ortadan
kaybolmak istedikleri oldu. Her tırtılın kelebek olma potansiyeli var. Bana
sorarsanız herkesi elbette sevmek ya da beğenmek zorunda değiliz ama bence
yaşadıklarına ve seçtiği yola saygı duymak zorundayız. Kimin ne şartlar altında
hayat mücadelesi verdiğini hiçbirimizin görebilecek bir üçüncü gözü yok. Ayrıca
görüntü tamamen bir illüzyon. Gerçekten artık dış görünüşüne göre insanları
yargılamaktan ve onları daha büyük pişmanlıklara sürüklemekten vazgeçmelisiniz.
Uzattığımı biliyorum, olayın akıbetini merak ediyorsunuz. Hayatta yapmaktan hiç
çekinmediğim bir şey varsa o da hasarlı beyinlerle arama mesafe koymaktır.
Tartıştığım o insana bunu sakince açıkladım ve geri çekildim. Hayatımda elbette
hala yer kaplıyor ve bana bazı şeyleri hatırlatıyor. Karşıma çıkan her şeyden ders çıkarmaya
çalışıyorum. Kathryn Schulz konuşmanın sonunda şöyle diyor. “ Amaçlarımız
varsa, hayallerimiz varsa, elimizden gelenin en iyisini yapmak istiyorsak,
çevremizdeki insanları seviyor ve onlara zarar gelmesini istemiyorsak, işler
kötü gittiğinde acı hissetmeliyiz. Mesele hiç pişmanlık duymamak değil. Mesele
pişmanlık yüzünden kendimizden nefret etmememiz. Yarattığımız ya da
yaradılışımızda var olan bozuk ve kusurlu şeyleri sevmeliyiz. Onları
yarattığımız için kendimizi affetmeliyiz. Pişmanlık bize yaptığımız kötü
şeyleri değil, daha iyisini yapabileceğimizi anımsatmalı.” Bu yüzden kendinizi
sevin ve başkalarını da size zarar vermediği müddetçe kusurlarıyla sevebilmeyi
öğrenin. Yaşadıklarınızdan ve size bazı şeyleri yaşamak zorunda bırakanlardan kaçmayın. Geriye değil ileriye bakın derim. Çünkü gerçekten çok fazla
insanı bu yüzden es geçiyor ve mükemmel bir insanı tanıma fırsatını kaybediyorsunuz. Ben hayattan kaçtım ama pişmanlığımdan kaçmıyorum. Şimdi görüneni değil görünmeyeni arayıp bulmayı ve onu kuvetli sevebilmeyi öğrendim. Korkmayın, deneyin!
Size de kendime de bol şans diliyorum. =)
NOT: Güzin hep aynı Güzin. Zayıf da olsa kilolu da olsa. =) İnsanları önce kim olduklarıyla değerlendirmeyi deneyin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder