Sayfalar

16 Eylül 2010 Perşembe

Sene 1972...




Sene 1972 söğüt ağaçları var şimdi her yerde bak... Ulan ben mi çok küçüğüm yoksa şu zengin kokulu otomobiller mi… Ben biraz nasıl desem uçuk bir şeymişim, komşular falan öyle dermiş arkamdan, kulaklarımın çınlayışı bundanmış… Çok hayal kurarmışım... Mesela bak şu kırmızı kazaklıyı tanıyor musun? O sonbahar, o güz yağmurlarım benim... Bak şu mavide cumartesi çılgın kalabalıktan uzak kalmış kokmuş biraz koşmuş soluk soluğa bakışları… Bak bu biraz asi o senin beni terk edişlerin; ama nasılda güzel görünüyor. Haaaa az kalsın unutuyordum, bozacı oldum geceleri Fuat abinin cebindeki tarçınım… Artık aşağı mahalleye salıyor beni işin raconu herhalde tarçın diyorlar... Sesim kısıldı biraz ama araya böle senden de cümleler koyuyorum sana söylüyorum sana satıyorum geceyi yavaş iç buz gibi hava...Ninemin çediklerini zorla giydirdi annem ne yapsın kadın, sıcak ayaklarım merak etme…Ulan ne saf kız şu Nebahat beni seviyormuş sanki onda gönlüm varda güzel kız aslında ama benim gönlüm onda değil ki ben başka baharlardayım şuan...Bak buda bizim melodilerimiz biraz mı biraz fa…Şu çiçekçi kızı tanıyor musun peki o benim cebimden neler aşırmadı, çarşamba gecelerimi çaldı benim o gecelerde elektrik kesilir ben sana mum çalardım. sonra, sonrası malum... Sene 1977 ben biraz büyüdüm ama biraz. Gömlek giyiyorum artık kadife kahverengi koca bir adam gibi oldum bıyıklarım büyüyor ümitlerimle omuzlarım daha sert artık çalışmak zor zanaat iş bilmek öfkeli ediyor adamı. usta adam söylüyor ben değil.. Bak şu güvercini gördün mü bembeyaz o cazibelerin sana yaklaşıp ta bir kelime bil edemeyişlerim. Sene 1981 artık o otomobillerden bir tanede bende var pek fiyakalı bişi değil ama arka bagajındaki stepne lazım oluyor altına yazdığım şiirleri saklıyorum. Kimse bilmez bunu bak. az mürekkep yalamadık be şu mahallede bak kırdığım potlar ayağıma batıyor buradan geçince yediğim tokatta hala sıcak hani... Cabası gibi deniz kenarına bir atlı karınca getirmişler uçan balonları olan çocuklar sonra kağıt helvacı pamukçusu macunu bile var... Ne biliyim hangi cehennemdeymiş… Çatı katında saklamış cadalozlar, onları da herhalde biz göremedik tükürdüm yere geçtim. Sene 1985 sen bir görsene beni hala cebimden bilye düşüyor, zannedersin ama gömleğin üzerimde en afilisinden bide ceket aldık para gani... Peder bide taksi aldı bana yolumuzu buluyoruz çok şükür... Ben çıkmıyorum ama Üsküdar’a sürüyorum sadece sonra bırakıp hop mahalleye... Nebahat evlenmiş bu arada ne sevindim anlatamam bide kızı olacakmış… Bir senin ne bok yediğini bilmiyoruz anasını satıyım cümle âlem öğrendi zaten her şeyi neyin tedirginliği bu yüzündeki anlamam ki... Pembe hala korkma... Yanakların avuç içi gibi çizgileri hariç güzelliğine diyecek yok ulan nerdesin ki... Sene 1990... korkma hala 2 otomobil biri taksi stepne hala duruyor merak etme şiirler eski tadında acı ama kafiyeli sevdiğinden çalıyor ha yazdım şuraya bak unutmadan sizin evi almışlar söktürmedim pencerelerini merak etme attığım taşları biriktirdiğin saksı onu da ben aldım... İçinde bir not buldum... Zamanı gelecek yazıyor üstünde... Açmadım biliyor musun sonra zamanı geldi. Açtım... Lalifer sokak 15 numara… Bir dakika durursam namussuzum atlarsın benim yadigâra vın Beşiktaş... Bak buda seçtiklerimiz. Evimiz için aşırıya kaçmadan baktıklarımız saatlerce oturup kendimizi seyretmenin salaşlığı var üstümde sen hala o kadar güzelsin ki... Şu fotoğrafın var ya beni benden alıyor Ah bide seni başköşesine asacak bir duvarım olsaydı da eziyet etmeseydim kaleme ödünç hayaller sarı çizmelinin hesabı kabardı biliyorum ama bir gün bulacağım seni... Her şey en baştan sanki. Sene 1972 söğüt ağaçları var şimdi her yerde...


''Arkadaşım FERHAT KAHRAMAN'a ait bir yazı, ben beğendim, paylaşmamda sakınca görmedi =) umarım sizde beğenirsiniz ''

Hiç yorum yok: