“Neden kitap okuruz?”
Soruyu okuyunca insiyaki olarak gülümsediniz, biliyorum.
Aslında çok ciddi bir sorun bu. Öyle ki, bana Ernst Fischer’ın “Sanatın
Gerekliliği” adlı kitabından bir pasajı anımsattı. Diyor ki Fischer:
“…Milyonlarca insan kitap okuyor, müzik dinliyor, sinemaya
gidiyor. Neden? Oyalanmak, dinlenmek, eğlenmek istiyorlar demek, soruyu
pekiştirmekten öteye gitmez. İnsanın bir başkasının hayatına, sorunlarına
gömülmesi, kendini bir resim, bir müzik parçası ya da bir roman, oyun, film
kişisi gibi görmesi, neden oyalayıcı, dinlendirici ya da eğlendirici olsun?
Böyle gerçeklik dışı olaylara neden yoğunlaşmış gerçeklikmiş gibi tepki
verelim? Ne tuhaf ve anlaşılmaz bir eğlencedir bu? Eğer yetersiz bir yaşayıştan
daha zengin bir yaşayışa, tehlikelerden uzak yaşantılara kaçmak istiyoruz
dersek, o zaman yeni bir soru çıkıyor ortaya: Yaşayışımız neden yeterli değil?”
Uzun zamandır paylaşmak istiyorum, zira her cevabın içinde
yine soru bulmaktan kendimi alamıyorum.
Sizi bilmem; ama benim için roman karakterleri yaşayan
insanlardan daha değerli bir kaynaktır. Sadece nefes alan dünyaya değil, tozlu
sayfalara karışmış her karaktere baktığımda yaşam ile ilgili geniş bir
tahayyüle sahip oluyorum. Bu karakterleri, Fischer’ın pasajından münzevi
düşünemiyorum. Öyle ki insanı, kendini sürekli aşmak için çabalıyor görüyorum…
Meselen;
Balzac’a dokunuyorum. Félix de Vandenesse, içinde sevinçten
daha fazla dert taşıyan bir adamın kendine yetme çabasını hissediyorum. Marcel
Proust, Swann’ların Tarafı isimli eserinde yaşayışı yetersiz o kadar çok
karaktere geçiş yapıyor ki; yazar olma hayalleri içinde bir çocuk, konumunu aşk
uğruna reddeden bir adam, hasta olmaktan memnun bir hala vs… Sonra Camus’ün
Yabancısı… Düşünsenize, ismi bile belli olmayan bir adamın kader içinde
çırpınışı… Sanki “Pardon, adım …” diye
konuşacak oluyor da, biri sözünü kesiyor ya da “Pardon, ben kahve istemiştim;
ama siz çay getirdiniz” der gibi kinik bir adam, çizilmiş bir yazgıya razı
geliyor… Örnekleri elbette uzatmak mümkün. Ancak hepsinin ortak bir amacı var
ki; tıpkı operada sahne açılmadan önce çalan enfes bir orkestra melodisi gibi,
bize ne yaşadığımızı ya da yaşayacağımızı önceden haber etmek…
İşte tam da bu yüzden kitap okuyoruz. Özümüzde keşfettiğimiz
gerçekliği aynada görmek, bu gerçeklikle baş etmenin yollarını daha önce
tecrübe etmiş insanlardan ilham almak, dinsel, tensel, siyasal her türlü olguya
ikna olmak, onaylatmak ve belki de karşıt görüşlerle tartışmak ve iki yönlü
düşünebilmek için okuyoruz. Okurken Hamlet’i, Suç ve Ceza’yı, İnce Memed’i,
Tutunamayanlar’ı tekrar yazıyoruz.
Okuyoruz; çünkü bize bir yıldız kadar uzak olan varoluşa
ulaşabilmek için astronot olmamız gerekiyor ve hayal etmediğimiz takdirde bir
uzay aracını kullanamayacağımızı hepimiz çok iyi biliyoruz. Hem ne diyor Oscar
Wilde: “Sevgiyi besleyen hayal gücüdür; hayal gücü bizi bildiklerimizden daha
bilge hissettiklerimizden daha iyi kılar.” Diğerlerinden farklı olmadığımızı
görmek, yüksek duyarlılıkla sevmek, iyi bir insan olup iyi başka insanlar
yaratmak, güzel olana dönüşmek için okumamız gerekiyor. Tabi ki burada pörsük şiirselliğiyle insanların
kaba ve yüzeysel yaşamlarını, onlara tekrar hatırlatmaktan başka görevi olmayan
“çok satanlar”ı değil, hayatını ve varoluşunu sorgulayan ve okuyucuyu bu
sorgulamaya devam etmesi için teşvik eden yazarları okumaktan bahsediyorum…
Her şeye yabancılaşmanın ve Fischer’ın tabir ettiği gibi
kendine yetememenin ve yaşamı ıssızlaştırmanın sebebi de, aslında çok basit bir
soruyu ciddiye almamak ile o kadar alakalı ki... Şunu hiç unutmayın, insanı
insana anlatmanın en güzel yolu, güzel insanların güzel yazılarıdır…
Son olarak, Bergman hayranı olarak bir pasaj paylaşmak
isterim ve akabinde size tekrar hatırlatmak istediğim bir soru var. Bergman
diyor ki:
“Biz duygusal açıdan çok cahiliz. Bize anatomi,
Pretoria’daki tarım, hipotenüsün karesinin dik kenarların karelerinin toplamına
eşit olduğu gibi her tür boku öğrettiler. Ama insan ruhuna ilişkin tek bir şey
öğrenmedik. Kendimiz ve başkaları hakkında kara cahiliz aslında…”
Şimdi sorabilirim; siz neden kitap okursunuz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder