Sayfalar

10 Mart 2011 Perşembe

Ateş-i Bahar


Vazıh ve mestur sayısız duygular… Aralık bırakılan bir sürü kapı, kalbim biçare sitemkâr… Etrafımdakiler gelip geçici dostluklar… Yalnızlığım azat eder ruhumu, anılar eksilse de acılarının kalıcı olacağı aşikâr… Çiçekler misali solmaya hazır kelimelerin yerleştiği vasat cümleler yegâne maşuklar… Sen olmasan da dinler beni çağlayan şu gür ırmaklar, yeşile boyanmış ovalar, elem zede çobanlar… Ağlama ey kâni, mazur gör yalnızlığa direneni… Dikeni acıtır en çok derininden gülleri… Sayısız gül varken Bülbül yine aşardı o dikenleri… Varsın olmasın kimsecikler, ırmaklar olmasa ovalar olmasa anılar dinlerdi yüreğin hacisleri… Neydi aşk-ı hakiki? Fark eder miydi çaresizliği… Gösterebilir miydi bir köre kalbinin aydınlık renklerini, aynanın arkasında gülümserken hıçkıran sessizliği… İçimde bir efe nidası… Kuş uçmaz kervan geçmez yollarda Mecnun olur kelimeler kalemimin ziyanı… Derken zaman geçer, karanlıklar yine kararlı… Ey elem yoluna düşen gözleri yaşlı… Vazıh ve mestur sayısız duygular… Sadakat yoksulu bütün dostluklar… Seni dinleyen sadece bu etrafına çevrili suskun duvarlar… Hıçkırır hevesi kursağında kalmış avare çocuk isyankâr… Oradan oraya savrulurken düşüncelerim kara bir tül misali örter yalnızlığım tehditkâr… Varsın olmasın kimsecikler, canlardır cananı bulanlar… Bu azaplar ki nefsi ruhtan alıp ruhu özgür kılarlar… Bu aynaya yansıyanlar yalancı sarhoşluklar… Ağlama ey kâni, pişman et mutluluğa direneni… Goncasının açmasını bekleyen Bülbül misali kır gözlerin zemherini… Ancak gözler görür hakiki dostların çehresini… Kendine getir ruha yabancılaşan bedenlerini… Yumuşat dile düşen hırçın sitemleri… Yalnızlık pare pare dökülürken zülüflerinden kalbimi kanatan keskin bir bıçak suskun gülüşleri… Suyun raksı büyülemeli yalandan sevişleri… Şeffaf olmalı renkleri yansıtan sessiz hisseleri… Sukut böler ateşe bulanan sahtelikleri… Hakikattir insanın içinden geleni dile getirişleri… Ebul- Mireh zannederler her doğru söyleyeni… Mihrabda bekler seni en kalpten dinleyeni… Beden fani olsa da hakiki dosta aşk baki… Lakin yok cihanda senden eali… Asar seni kelimelerin boğazında düğümlenir cümlelerin hengâmeleri… Sen sen ol vazgeçme her koşulda olmaktan ihlas- perveri… Şimdi vazıh ve mestur sayısız duygular… Kalpte yazılacak bir sürü cümleler var… Dinleyen olmasa da dinletenler asıl sahtekârlar… Aşkın figanıdır bu andırır divaneleri sen her aşkın kalbine yanan bülbülü sal… Bazen küs çehrene aynalara küskün kal… Lakin sakın direnme ey kâni aşk baki sen olsanda bu dünyanın zemherinde garip bir fani…



GÜZİN GÜZEY

Hiç yorum yok: