Sayfalar

4 Eylül 2010 Cumartesi

Düşlerimden Bir Sandal...


Ağır ağır ilerlemekte zaman… Senden kalma düşlerimi yüklemişim kırık dökük bir kalbin eski sandalına, gündüzlerim ölüm gecelerim aşk… Yolumu gecelerin sensiz iklimlerinde öylesine kaybetmişim ki, ruhum düşlerimin parlak aynasında bile görünmez olmuş… Yakamoz rehberim ağır ağır ilerlemekte sandal… İçimden bir ezgi tutturmuşum notalardan bağımsız sensizliğime ses olur zannediyorum ama derinimden bir çığlık bozuyor ahenkten yoksun melodimi, ağlıyorum… Ağır ağır akmakta gözyaşlarım… Sandalımda rutubet kokusu eski hatıralardan bozma, denizin yükü daha da fazla şimdi, düşlerimle ıslanmış tahtalar… Bir sağa bir sola savurmakta düşlerimi rüzgâr… Bu yolculuğun sabaha kavuşmasını öyle istemişim ki korkmuyorum yükümü hafifletmekten… Baharın yeşiline bu inanış, bu umut yolculuğu… Ağır ağır akmakta sensizlik bedenimden… Havada bir belirsizlik kokusu, kim bilebilir bu yolculuğun sonunu… Gidişim bir kaçış mı ya da bir arayış beklide… İpeksi teninde gizli geçmişim hoyrat ellerden saklı, bir hüzün var bir keyif buruk nakışlarında yüzünün… Sabah güneşi şebekelere ayrılarak renk oyunları gösterirken gelecek umutlarıma bırakıyorum derin maviliğe boynuma dolanmış bu aşk zincirini, kendimi arayışların son karanlığı bu son gecesi… Ağır ağır geçmekte sancım… Zihnimde güneşin ışığı gönlümde ayın ruhu parlamakta... Derin fırtınaların son rüzgârlı sabahı… Öyle kaybolmuşum ki sende, senli düşlerimde düşlerimi yalayan rüzgâr kadar sert sensizlik… Acıtarak kanatıyor teker teker kopardığım dikenler güllere alışık bağrımı… Bırakıyorum geceyle beraber arkamda tüm anılarımı, bu yolculuğun son durağı… Öyle inanmışım ki bu aşkın pembesine, uyanırken gökyüzü pırıl pırıl bir sabaha içimde sadece tozları hüküm sürüyor bu aşk yorgunluğunun… Şimdi sadece bıraktığın bütün hasarı özümsemiş bir kalp, birkaç kırık dökük düş, yorgun bakışlar ve hüznü biraz daha fazla yüklenmiş eski bir sandal senden geriye kalan…



GÜZİN GÜZEY

Hiç yorum yok: