Sayfalar

1 Temmuz 2011 Cuma

Sevgili özlemim;



 
Pencereden dışarıya bakıyorum; bu gösteri her ne kadar her gün yinelense de seyretmekten ve toprak kokan havayı ciğerlerime çekmekten kendimi alamıyorum… Zamanı durduran simsiyah bulutların ardında sonsuzluk var, ufuk çizgisini göremiyorum… Ufuksuz bir dünyaya hapsolmaktansa alacakaranlığın ilk ışıklarına doğru koşmak koşmak ve özlemimi orada kıstırmak istiyorum… Ruh halimin karmakarışık formüllerini, gözle görülür bir ayinle kanepemin aralarına sıkıştırıyorum ve her damladan kelimeler yaratıyorum gizli saklı… İçsel yolumda yürürken yakalanıyorum yağmura ve yağmurun o huzur veren sesine kaynatıyorum bugün orta şekerli kahvemi…  Zihnimin aydınlığı ile parlıyor şimşekler, olgun bir yaşın yüreğiyle açılıyor pencereler… Hiç ara vermeden düşünüyorum bu sıralar olması gerekeni, olmaması gerekeni, olanı ve olacağı derken başlıyor pervaza vuran damlalar gibi kırılmaya tüm düşünceler…
Gelişi güzel yere bıraktığım çantaların üzerinden atlayarak bilgisayarımı açıyorum… Aniden bastıran bu yaz yağmurlarında tüm gücümü toplayıp, dünyamın kapılarını sana doğru aralıyorum…  İçinde yorgun ruhuma ait titizlikle yerleştirilen anılarımı teker teker rüzgâra uçuruyorum ve bugün ellerimi senin özlemin ile zincirlendikleri yerden çözüyorum… Ellerim bağlı ve kapalıyken kapılarım, anılarımın mirasının altında ne kadar da ezildiğimi kara bulutlara anlatıyorum… Günün birinde geleceğimin geçmişe döneceğini bilerek yazmaya başlıyorum…
Pencereden dışarıya bakıyorum; zamanı durduran bembeyaz bir duvar var camın arkasında… Yağmurlarla yıkanan siyahını yolcu eden gittikçe şeffalaşan bu duvarın arkasındaki güneşi hayal ediyorum satırlarımda… İnancı ve umudu yineliyorum her paragrafın satır başlarında ve sanıyorum ki inanç yürüyüşü sırasında, bir aşka tanıklık etmek bin bir türlü akıl yürütmeden daha güçlü kılıyor beni… Ruhtan uzak olan biriyken ıslatıyor yağmurun beni tıpkı bu gece kuruyan toprağı yağmurun beslediği gibi besliyor kalbimi tüm söylenenler… Klostrofobik görevler silsilesi, yargının karanlık bulutları, kapalı ve donuk ufuklar sıyrılıyor gökyüzümden ve penceremden, teslim olmadan yakalanıyor bu döngüye tüm kırmızılar ve pembeler… Kabuk değiştiriyor solgun tüm renkler ve akıyor penceremden sert rüzgârlarla gelen çamura bürünmüş desenler… Tavan arasına saklanıyor uysal bir yaşlı teyze gibi sessiz özlemler…
Yağmur gittikçe hızlanıyor ve buram buram toprak kokusunda beden buluyor tüm çiçekler…  Milyonlarca damla arasında yine senle ben oluyor derdimi dinleyenler… Daha fazla özlüyorum yağdıkça seni, sebebi yağmurlar da değil  ellerimde kalan sonbahar kokulu şehirler… Gecenin sesleri anlatırken en görkemli masalını diliyorum ki yağmurla akıp gitsin önümdeki tüm engeller, dile gelmeyen yaz yağmurlarından bozma tüm sahte sevgiler…
Yeni yağmurlarda şemsiyesiz buluşmak ve seni tekrar hissetmek üzere hoşçakal sevgili özlemim... 
                                                      
                                                           Güzin GÜZEY

2 yorum:

Özkan AKDENİZ dedi ki...

beğenerek yazılarını okuyorum. hatta twitter ve facebookta bazı yazılarından alıntılar yaptım. izin almak isterdim ama sana nasıl ulaşıcam bilemedim kusura bakma

Unknown dedi ki...

https://twitter.com/#!/pinkprincessgzn twitter adresim oradan ulaşabilirsin =)