Sayfalar

23 Temmuz 2012 Pazartesi

MAVİ

Günler hep aynı mavilikte geçiyor. Havada asılı kalan her yaşanmış ama tamamlanmamış zamanlar gibi günlerde öylece renk değiştirmeyi bekliyor. Belki biraz daha açık bir mavi istediği belki laciverte yakın bir yok oluş beklediği; fakat bir değişiklik hak ettiği… Bu arada günler demişken, sabahın geceye ya da nasıl istersen gecenin sabaha kavuşması değil bahsettiğim; her biri birbirinin aynısı olan uzun bir mavi…  Köz haline gelmemiş, tam olarak yitip gitmemiş tek düze bir yasamın kırılgan yansımaları. Dış dünyanın renkten yoksun karmaşası, kafa karışıklığı belki sadece ama mavi. Neden mavi? Bunu cesurca sordum benliğime. Sonra maviyi düşündüm; gökyüzü kuşların kanat çırptığı belki sonu belirsiz bir okyanus ama en önemlisi biyolojik sınırlarımın içinden çıkabilme gayretiydi mavi… Hangi tonu olursa olsun özgürlüğün parıltısı… Yıldızların piyano eşliğinde dans ettiği asil bir lacivert ya da bitkilerin suya bir kez daha vuslat ettiği özlem dolu bir yaz açığı, büyük balıkların kibirli teşriflerini karşılayan bir ziyafet sofrası; ama ne olursa olsun tenin zırhını kırarak düşleri atmosfere dağıtmanın hırsıydı mavi… İşte bu yüzden bekledim tek düze günlerin geçmesini hiç kırılmadan, bu yüzden vazgeçmedim sonsuz boşluğumdan. Karar ile eylem arasında sıkışmış kimliğimi örselemeden düşündüm maviyi ve tonlarını. Belki bugün belki yarın ya da çok uzun yarınlar gerekir bu kırılgan dönüşüm için yine de sendelemedim. Sonbaharın yaklaştığını hissettim, benim mavimin toprak kokan, yaprak solgunu kokusunu duydum yakınlarda ve batırmadım bu akşam güneşi kaybolmuşluklarımda… Kendi kimliğimi bulabilmek için kuruyorum hayallerimi balkonun yosun kaplı panjurlarında. Bir aşkı hastalığa dönüştürmemek için dalıyorum sonsuzluğa. İlk defa bir yazıyı kırbaçlayıp düşürmeden yalnızlığa mavi günler diliyorum sana ve havada asılı kalmış tamamlanmayı bekleyen tek düze rüyalarıma…
                                                                                                  Güzin GÜZEY

Tüm yazılara güzel eşlik etmiştir:

12 Temmuz 2012 Perşembe

''O''



Aşkı hababam ertelediğim o koyu karanlıktan gelen yosun kokusunu bastıran bir esinti bu uzaktan serinleten. Çok uzaklardan gelen bir misafir rüzgâr, şehrime yabancı… Bir yelkenliyi hareket ettirebilecek kadar kuvvetli, bir teni okşayıp geçecek kadar da yumuşak ılıklığı… Yadırgamasam da dokunuşunu ürkek duygularım. Öfkesi soğuk duş etkisi yaratıyor tenimde sonra sakinliyor adeta cehennem çırpınışları… Odama süzülen masum yüreğinin kalkanı delici bakışları... Sıradan bir his değil bu üstelik çok uzun bir bekleyişin yeşeren umutları… Düşününce imkânsız fırtınalara karşı kazanılan savaşı, ikimizde bu hikâyenin yorgun savaşçıları…  Nostaljik bir gezinti değil yüreğimdeki arayışları. Maziyi kapatmak hiç değil açık bütün yaraları. Olduğu gibi esiyor penceremden fısıldıyor kulağıma masalları… Yeni bir tat bu nefesimde bıraktığı… Karşı konulamaz bir renk yansıması şeffaflığı…  Yeniden ateşe veriyor küllenen duyguları… Öyle güzel esiyor ki derinimden her gün biraz daha yayılıyor damarlarımdan aşağı… Kızarmış bir çift yanaktan okunuyor insancıl imajı…  Mesafeleri yakınlaştırıyor içten bütün yakarışları… Nişan alıyor hedeften ve teslim oluyor ruhum, yıkıyor konulan bütün kuralları, deliyor yasakları… Sonunda azat ediyor hapsettiğim hayallerin içimde debelenen çığlıkları… Öyle bir esiyor ki penceremden yüreğimin odalarına, hatırlatıyor yasaksız, talansız, yalansız, ölümsüz aşkları… Bir çırpıda unutturuyor maziyi o gecemin kabul olan en güzel duaları…
                                                                                   Güzin GÜZEY