Sayfalar

11 Mart 2012 Pazar

YOLCULUK



Hayatta kendimi en rahat hissettiğim yer şöför koltuğunun yanıdır. Araba kullanmışlığım var zira manzaranın yol boyunca akıp gitmesi  bana daha dokunaklı geliyor. Senaristliğimde işte tam bu noktada kendini ele veriyor. Geçmişte yaşadığım yolculuklar, yolculuk boyunca bana eşlik eden sesler, verilen molalar, yaşadıklarım ve yaşamayı planladıklarım oluşturuyor manzaramın ve filmimin ana konusunu…  Hareket halindeki bir arabanın kahramalarıda hareket halindedir, haliyle statik olmuyor manzaramın taşıdığı ruhlar… Mavide umuda yüzen bir balık, yeşil de kahkahalarını kovalayan bir çocuk ya da siyaha takılmış bir uçurtma belki can çekişiyor… Çok uzaklar da beyazı arayan bir kuş çaresiz kanat çırpıyor ya da bir genç kız pembe gözlükler ardından gerçekleri seyrediyor… İçinde bulunduğum taşıt hızlandıkça daha da hızlanıyor hayaller, çabuk tükeniyor sevgilerle beraber kelimeler…  Gecenin kör karanlığında her şey için çok geç olduğunu farketmeden önce bulunan kayıp sözcükler ile kurulan sonsuz cümleler… Yolculuk bu ya zamanın nasıl geçtiğini hiç anlamazsın şöför koltuğunun yanında… Gözler içerden bakar pencereden yansıyanlara… Geçmiş geçmiş değildir, zamanın üç boyutu yol arkadaşın oluverir ,bilincimizdeki geçmiş şimdidir oysa… Geçmiş zamanda geçmiştir yolculuk esnasında şimdiyi yaşarsın hatıraların tam ortasında…  Hayatta cevaplayamadığım en büyük sorulardan biridir belki de yolculuk kaçmak mıdır yoksa yaklaşmak mı her defasında? Akıp giden manzara gibi sende kaybolursun bu boş sorularda… Kahverengide açan bir çiçek ya da kırmızı ile yaralanmış bir gül mesela... Ama bu gidiş yolculuğu anlayanların , sevenlerin gözünde hiçbir zaman bir bitiş bir son değil aslında ve inanıyorum ki doğru yanlış tüm yollar çıkmalı bu hayatta insanın karşısına…
                                                                                                                        Güzin Güzey

1 Mart 2012 Perşembe

Son Hikaye



Sen kendi dünyanın çıkmazlarında bir kadeh daha devirirken, ben yolun sonuna gelmiş hala seni bekliyorum… Köşeyi dönebilme ihtimalini düşünüyor gözlerim , aynı yere zincir atmış ve hayata her zamanki gibi tek tarafından bakabiliyorum üstelik…  Sen bir kulaç yelken açamıyorken korkak rüzgarlarında  bu yolun geriye dönüşünü hesap edebiliyorum ümitsizce…  Ben bavulumu hiç açmamış kıpırdamadan aynı yerdeyken sorguluyorum  çaresizce acaba sen de hala aynı yerde misin diye. İpin ucuna sürüklenmişken geliyorum, çılgınlık ve merak ediyorum sen toparlayabildin mi hatıralardan yaralı zihnini ve kalbini…  Yadırgadın mı benim gibi zamansız susan gözlerimizi , sözlerimizi? Kafam çok karışık kelimelerim gibi peki anlayabildin mi rüzgarın sana getirebildiklerini? Maviye sindi içimin endişeleri…  Senin veremediğin bütün kararları yol boyu topladım… Hiç merak etmedin mi bir bavul ne kadar ruh taşıyabilir ki? Korktuğunu biliyordum ama ben de korkuyordum üstüme sinen yalnızlığımdan ve de tüm cevapsız sorularımdan… Merak ediyorum kalbinde bana hala yer yok mu?  Aynı kalmadık, o an değiştik biliyorum ama ben de bir aşk var toprağı ilk günkü kadar taze… Yanlış yerde beklemiyorum bu yüzden umut ediyorum gelmeni ve asıl soru şu ki yolun sonu burası peki sana yazdığım son hikaye bu mu olmalı?
                                                                                                            Güzin GÜZEY