Sayfalar

11 Ocak 2011 Salı

RÜYA


Bazen bir kâğıdı karalarsın farkında olmadan… Güneşi söndürürsün derin maviliklerinde yüreğinin; hiç canın acımadan… Yıldızları çoğaltırsın kaleminin nokta vuruşlarında, defterinin siyaha boyanmış sayfalarında… Bazen derin bir boşluk oluşur içindekinin yerini tutmayan… Ciğerlerinde bir orkestra başlar hüzün türkülerini çalmaya, sayfalar dağılır içinin ürperen soğuk rüzgârlarına… Koca bir aşkın paramparça oluşudur her şekil anlamazsın, o rüzgârla uçar gider koşsan da yakalayamazsın… Çürür bir ağacın gövdesi yitip giden aşkın gibi kurtaramazsın… Binlerce sayfa karalarsında aldırmadan farkına varmasın sayfaları boşa harcadığının… Anıların gibi iz bırakır mürekkep sessizliğine… Kapanmayan yaralar açılır düş bahçelerinde… Aşkının sonbaharı bu dökülür yaprakların ağladıkça… Gözyaşların bozar anlamsız sensizliğini… Korkarsın bir sabah uyandığında karanlığı görmekten… Yalanların karaladığı sayfalarda bir gerçeklik ararsın… Yalnızlığına bir ses bir ışık bulamamaktan yakınırsın… Her bir sayfa gibi geçse de zaman taze kalır ıslak anıların, rutubet kokar çaresizliğin… Varlığıyla enfes bir giysi giymiş gibi görünse de aşkın, aslında yüreğinle gördüğün kadar şıktır anlamazsın… Bir tarafın hep eksik kalır tamamlanmayan cümlelerinde… Ne kadar zor gelirken sahipliğin hâkimiyeti hiç sahip olmamışçasına döner gidersin… Ha zamanlı kaybetmişsin yüreğinin hükümdarlığını ha zamansız ne fark eder nasılsa bırakıp gideceğin bir yalanmış yaşadıkların farkına varmazsın… Bulutlardan şekil yapmak gibidir karaladıklarından anlam çıkarmak, peşine takılır kaybolursun… Bir kadın, başrolde bir adam aralarında tren rayları… Farklı yöne giden trenlerin pencerelerinden sarkan bir imkânsızlık aşkın… Dayanmalı mısın lodosun seni savuran dalgalarına yoksa dindirmeli mi açan güneş aralıksız yağan yağmurlarını bilemezsin…



Sevmek büsbütün uzaklaştırır seni benliğinden, alıp götürür yalanlar çocuksu gülümsemelerini yüzünden… Yağmurlar ıslattır düşlerini, karanlıklar yutar ışık saçan gözlerini… Sen severken yüreğine karalanır boş hikâyeler farkına varmazsın… Yitirilmiş sevinçlerin düşlerini kurarsın gizli bahçende… Belki de başka biri alır yüreğine akıtılan bu zehri anlamazsın… Bir yaz ortası gece yarısı tanıdığın sönük gezegenlerin arasında bir yıldız gibi parlarken o adam olmadığını düşündüğün kişidir inanmazsın… Gün gelir gölgeler uzaklardaki ateşini, kabusa dönüştürür düşlerini uyanmak istesen de uyanamazsın…

Hiç yorum yok: