Sayfalar

9 Ekim 2010 Cumartesi

SUSKUN KALEMİM

Yanık kâğıt uçları kokuyor hava kalemimin ateşinde… Yazmak külleniyor aklımda meçhulleşmiş bir şehrin akşamında, sen manzarasında… Boğuyor odayı bir gıcırdayan sandalye benimle aynı yaşta… Bir başka her şey bu şehrin karanlığında, yazmak çok zor… Çırpınıyor mürekkep, acıtıyor siyahla kâğıtlarımı birer birer…  İçimde kalan acılarım gibi, sen gibi yakıyor satırlarımı… Geride bıraktığım kristal bir vazoyu parçalıyorum geleceğime açılan pencerenin mermer pervazında… Cümlelerim donuk, yazdığım her bir harf ayrı telden çalıyor hüzün şarkılarını… Ezberi bozuk bir kelime tamamlıyor korkak düşüncelerimi ve hayatıma koyduğum son nokta…  Her zamanki gibi direniyorum seni anlatmak isteyen edebiyatıma, susuyorum... Dilimin ucunda bir sürü sana ait sözcük varken yeniliyorum, bastırıyorum kalemimin çırpınışlarını karalanmış sayfalarda, yutkunuyorum boğazımı acıtarak yüreğime inen sensizliği… Ne okuduğum şiirler ezberimde ne yazılmış yazılar… Dalgın gözlerle baktığım sayfalarda kayboluyorum… Gözyaşlarım göz pınarlarımda kilitli, anahtarı yok özgürlüğün, anahtarı yok bu suskun ellerin…  Ruhumu da hapsediyorum kayboluşlara, sarıyorum suskunluğuma sustukça daha da acıtıyor kelimeler nefessiz yüreğimi… Yazamamak daha da ağırlaştırıyor düşüncelerimi… Anlatmak istesem de seni bu kalabalık şehrin yalancı gülüşleriyle beni ciddiyete çağıran insanlarına, ihanet edemiyorum geçmişime meçhul şehrin karanlık akşamlarında… Suskunluk bana emaneti akıp giden yorgun zamanın, konuşabilmek ise sadece eski bir hatıra… Şiir tadında bir yazı olsun istiyorum bu gece sensizlik onu bile beceremiyorum… Noktasını nereye koyacağımı bilemediğim paragrafsız, başlıksız, konusuz bir düzyazı oluveriyor cümlelerim… Başka bir dil bu… Biraz sen biraz da ben… Yalnız bir ben kokuyor hava sensizlik rüzgârında… Kalemim bir hançer gibi kesiyor senli satırlarımı, kanatıyor sözcüklerin bağrını… Bu gece bir yazar değil sadece bir yazanım… Suskunluğuma esir olmuş bir şehrin sen manzarasına karşı yazılmış bir denemenin henüz konulmamış noktasıyım…

                                                                             GÜZİN GÜZEY

1 Ekim 2010 Cuma

Güneşli Özlemim

Her şey sorguda bugün…  Arzı endam ederken şehrin güneşi pencereme, bir sıcak günaydının bile hesabı var yüreğime… Çayımdan soğuk ellerim, bir sıcak dokunuşun bile dikeni var bedenimde… Hatırlaması çok zor; sen çok uzaklardasın özlemin bana çok yakın…  Duruşun, gülüşün, dokunuşun hala canlı donuk zihnimde… Yazması çok zor bu sabah özlemini,  anlatmak çok zor ruhumun dizginlenemeyen bu deli halini… Şaha kalkmış bir at misali titremekte düşüncelerim;  ne kâğıt yeter ne de kalem bu deli koşuya bir yol çizer el pençe çaresiz yüreğim…  Güneş özleminle beraber dolarken ruhumdan karanlık odama umut filizleri ekiliyor toprağıma, sen cennetten bir elma… Kaç gece bu sabahı bekledi kaç sabah gecelerimi zehretti çok yazık… Özgürlüğüme kavuşmak seni özlemek,  bende hapis kalmış bir gizem, nicedir benliğimi saran dehşet dolu bir sitem… Sen susamak kadar mühim bir ihtiyaçken bu sabah sevda damağımı kavuran susuzluk… Seni özlemekle tükenen bir ömrün darağacında itirafı bu sabah çığlıklarım… Gözlerinde saklı kararı bu sabah duruşmamın… Havada üşür korkularım, düşüncelerim sen ve ben arasında… Günahların kıymıkları ile kirlenen havanın ah bir dili olsa da konuşsa… Yorgun bedenimdeki kelimeler dize gelse dökülse sensiz edebiyatıma… Yüreğimden doğru uzun bir yolculuğa çıksa özlem sana deyse damarlarımdan geçen kan rengi sevdam… Gecenin gelgitlerine yenilmiş bir cambaz yaşamım ipin ucunda… Bir var bir yok bulutları güneşli özlemimin… Sana adanmış sözlerin çekik gözlü gecelerinden çağrılmış hasret türkülerim… Kapımdaki kırık anılar, masamda mey, meyde senin dudakların… Bu sabahta bana eşlik eden sadece yokluğun… Dağıtamıyor gönül dalgalarımı ne rujum ne de allığım… Her şey umuduma direniş bugün… Arzı endam ederken şehrin güneşi penceremde gün gelecek yıkanacak beyaz köpüklü denizlerde kirli özlemim… Gün gelecek güller süsleyecek sana azap gecelerimi... Küllerinden doğacak özlemim… Ey uğruna kendimi kaybettiğim sen yeter ki gel sonsuzluğunu dilediğim...
                                                                                       GÜZİN GÜZEY